Sorular çok, cevaplar yok: Psikoterapi ne değildir?
Psikoterapi ile ilgili herkesin az çok kafası karışık. Üstüne bir de gidiyorsunuz seansa, psikolog sorulara soruyla yanıt veriyor. E zaten bilseniz cevapları orada ne işiniz var değil mi?
“Aha!” Bu işte bir tuhaflık var!
Hakikaten, bir psikoterapi seansında ne “işiniz” var? Hadi birlikte Freud’un “Aha!” anına yani “içgörü” kavramına bir göz atalım ve psikoterapi sürecini tanımaya çalışalım.
Psikoterapiden ne beklenmemeli?

Psikoterapi; insan zihninin zorlandığı duygu, davranış ve deneyimlerle ilgili soruların doğru cevaplarının arandığı bir “sihirli pratik” değil görünen o ki. Psikoterapist ise “her şeyi bilen kişi” konumunda bulunmuyor.
İnsan zihni çokça bilme, anlama ve kontrol etme isteğinde olabiliyor. Güvenli alan oluşturup ve bu alanı korunma arzusu bu ihtiyacın kaynağını oluşturuyor. Bu yatkınlık sebebiyle yanıtların alınacağı bir “ötekinin” varlığını aramak doğal. E bir de diziler var tabi, her sorunun 3 seansta çözüldüğü, tanı ve tedavilerin havada uçuştuğu diziler..
O halde psikoterapi ne yapar?
Freud; “Aha!” kavramıyla bir kişinin bilinçdışı arzu, güdü veya çatışmalarının farkına vardığında yaşadığı içgörü anını tanımlar. Bu içgörü anı terapi esnasında yaşanabileceği gibi, bir süre sonra günlük yaşamda da ortaya çıkabilir. Psikoterapinin farklı boyutları ile ilgili daha detaylı bir araştırma için Amerikan Psikoloji Derneği’nin web sitesini buraya tıklayarak ziyaret edebilirsiniz.
Psikoterapist ise bu farkına varma yolculuğunda danışana eşlik eder ve gerekli yerlerde bazı sorular sorar. Bu sorulara cevap arayışında olmak, kişinin kendi duygu ve davranışlarının kökenlerini daha derinden anlamasına olanak tanır. Yeni ve daha işlevsel baş etme mekanizmaları keşfetmesine alan açar.
Danışanın terapideki rolü
İşte danışanın “işi” burada başlıyor. Sanılanın aksine danışanın psikoterapi sürecindeki rolü aktif sorumluluk almayı içerir.
Psikoterapi yolculuğunda olan birey, iz sürer ve keşfeder. Bu keşif aktif çaba gerektiren bir süreçtir ve zamana ihtiyaç duyar. Süre kişiden kişiye değişim gösterebilir fakat “hızlı dönüşüm” diye bir şey yoktur.
Psikoterapinin odağında kişiyi duygu ve yaşantılardan kurtarmaya bulunmuyor. Bunun yerine onları fark etmeye, anlamlandırmaya ve yeniden yorumlamaya odaklanıyor. Güncel baş etme stratejileri geliştirerek yeni bir deneyim imkanı oluşturmayı hedef seçer. O doğrultuda daha kalıcı değişimler mümkün hale gelir.
Psikoterapi çalışma alanları ile ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.