Yine, Yeni, Yeniden: Travma sonrası normal adapte olmak
Travma sonrası “YENİDEN” denemek, adım adım eski alışkanlıklarla temasa yaklaşmak, duygusal güçlendirme için …….. falan filan diye başlayayım istedim yazıya ama içime bir türlü sinmedi. Gerçek gelmedi cümleler. Çünkü tüm bu nasıl yapılır hikayesi bana kalırsa “nasıl yapılmaz”a daha yakın bir yere denk düşüyor. Doğru olanı işaret ederek yap diye “öğütlemenin” eyleme geçmeyle yakından uzaktan alakası olmadığını zannediyorum. Zaten öyle olsa psikologlara gerek olmazdı, herkes en az bizim kadar yapılması gereken listelerindeki sıralama hakim.

Yeni normal, hayatımızın tamamen değiştiği bir dönemi ifade eder. Travma sonrası ani değişimler sarsıcıdır ve daha önce alışık olduğumuz rutinlerimiz, günlük normalimiz en azından bir süre için geride kalmıştır. Eski alışkanlıkların yerine yenilerini koymayı mecbur tutan bir hal diyebiliriz. Kişiyi farklı bir yaşam ve düşünce tarzına zorlar. Bu değişen koşullara adapte olmaya çalışmak yeni normalin getirdiği zorluklarla başa çıkmak için kaçınılmazdır. Travma sonrası stres bocukluğuyla ilgili detaylı bilgiye buradan, travma ile ilgili bir önceki yazıma buradan ulaşabilirsiniz.
Covid-19’la hayatımızda çok şey değişti ve dil hafızalarımıza bazı kavramlar eklendi. Bunlardan en çok kullanılanı şüphesiz ki “yeni normal”. İyi hoş da nasıl döneceğiz yeniden normale? Nasıl kurtulacağız gözümüzün önüne gelen anların iç karartıcı fotoğraflarından, kulaklarımızda yankılanan seslerden, kaybettiklerimizin daha kırkı henüz çıkmış acısından?
Kurtulmayacağız. Unutmak, yokmuş gibi davranarak keşke yaşanmamış olsa dediklerimizi görmezden gelmeye çalışmak nafile. Acı acıdır, yas ise yas! Ve gerçek şu ki; ama bugün, ama bir gün her yas elbet tutulur. Bu nedenle yeniden “normale” öyle kolay kolay dönemeyeceğiz.
O zaman travma sonrası ne yapalım, bırakalım karamsarlık bizi alaşağı mı etsin?
Yas tutmak, üzülmeye izin vermek hepten her şeyi bırakmak demek değil. Belki de önce bunu farketmek gerek. Depresif bir ruh halinde olmak da, majör depresyonla büsbütün eşdeğer değil. Demem o ki; belki de olumsuz ya da yıkıcı olduğunu düşündüğümüz duygulardan kendimizi korumaya çalışırken gerçeklikle temastan yoksun kalıyoruz. Acıdan geçmeden yara geçer mi? Sanmam. O yüzden eğer çevremizde bu zorlukların çok yakınından geçen birileri varsa, iyi hissetmeye onları zorlamadan izin verelim önce özgürce yaslarını tutsunlar. Bilelim ki iyi hissetmek iyileşmekle eş anlamlı değil. İyileşirken iyi hissetmediğimiz anlar olur mu, çok çok. Ya bu özgürlük onları depresyona iterse? Belki.
Yas depresyondan, iyileşmek yarayı görmekten başlıyor.
Sevgiyle